İNSANI TANIMAK VE İHTİYACINI ANLAMAK
Bireylerin ve toplumların yaşamlarını sürdürebilmelerinde ihtiyaçlarını temin etmek için mal ve hizmetlerin çok büyük önemi vardır. İhtiyaç kavramı fıtratın bir parçasıdır, dolayısıyla ihtiyaç, doğuştan gelen bir olgudur. İhtiyaçlar insanların temel eğilimlerini belirlediği gibi, normal düzlemde giderildiği ölçüde insanoğlunu kemale eriştirir. Buna göre bir insanın varoluşsal anlamda kemale doğru yol alması, söz konusu ihtiyaçlarının karşılanması ile paralellik arz etmektedir. Gereksinimleri tatmin edilmemiş, potansiyelleri aktüalize olmamış insan, erdemli bir birey olamaz. Her bir kişi farklı gereksinimlerini giderdiği ve çeşitli potansiyellerini hayata yansıttığı oranda gelişir ve daha mükemmel bir varlık haline gelir. Bu bağlamda her bireyin esas amacının kendini geliştirmek ve erdemli bir insan olma yolunda çaba gösterdiğini söylemek mümkündür. Öncelikle, başarıya dair ihtiyaçlarınızı ve duygularınızı kontrol etmeniz gerekir. İnsanın ihtiyaçlar hiyerarşisinde Beş tane ihtiyaç türü vardır. Bu hiyerarşide siz hangi kademedesiniz ve bu ihtiyaçların hangisi en çok sizi motive ediyor, öncelikle bunu belirlemeniz gerekiyor. İhtiyaç, zorunlu görülen, özellikle bir bireyin, toplumun veya bir diğer canlının hayata tutunabilmesi için gerekli olduğu kabul edilen bir şeydir.
1. 1-YEME VE İÇME, Fizyolojik İhtiyaçlar, Açlık, susuzluk ve buna benzer temel yaşamsal ihtiyaçlar dediğimiz yemek içmek ve tüm ihtiyaçlarımızı gördüğümüz tüm konuları kapsar. Fizyolojik ihtiyaçlar, nefes alma, yemek yeme, su içme, uyuma, boşaltım VS. gibi bedensel ihtiyaçların karşılanması en önceliklidir. Bu ihtiyaçların hepsi oldukça önemli, bunları karşılamadığımız sürece varlığımızı sürdürmemiz imkânsız, dolayısıyla en temelde olmalılar. Tüm ihtiyaçlar içerisinde en önemli olan ihtiyaç fizyolojik ihtiyaçlardır. Fizyolojik ihtiyacını gidermemiş bir kişi için diğer ihtiyaçların bir önemi yoktur. Aç veya susuz olan bir kişi, öncelikle bu ihtiyacını karşılayacak ve diğer ihtiyaçlarını gidermeye yönelmeyecektir.
1. 2-GÜVENLİK VE BARINMA, Güvenlik İhtiyacı, Dış faktörlerden kaynaklı tehlikelerden korunma, her zaman sığınacağımız, gidebileceğimiz bir evimizin veya yerimizin olması. Çünkü bir canlı hayatta kalmayı başardıktan sonra, güvenli ve huzurlu bir hayat sürdürebilir. Kendinizi güvende hissetmediğiniz sürece, kendinizi daha iyi geliştirme yönünde çaba sarf etmeniz de mümkün olmayacaktır. Bu seviyeye bireysel güven, duygusal güven, finansal denge, sağlık ve iyilik, kazadan ve hastalıktan uzak olma gibi birçok alt başlık ekleyebiliriz. En biyolojik olan, evrimsel kökenleri en eskilere dayanan ihtiyaçlar. Bu ihtiyaç, korunma, barınma, kural ve yasalara uyma gibi gereksinimlere dayanmaktadır ve buna bağlı olarak kişi korku ve kaygısını azaltacaktır. İnsan tehlikelere karşı savunmadadır ve sahip olduğu şeyleri korumaya yönelik bir güdüye sahiptir. Bu ihtiyaçlar, kişiler arası ilişkiler için de geçerlidir. Yani, insan diğer insanlarla olan ilişkileri için de, bu ilişkiyi korumayı ve güvenli bir şekilde sürdürmeyi istemektedir.
1. 3-SEVGİ VE AİT OLMAK, Sosyal İhtiyaçlar, Aidiyet, sevgi, kabul görme, sosyal yaşam vb. sevmek ve sevilmek olarak düşünebiliriz. Ama bir başkası için, yemek, içmek, eğlenmek, yeni telefon almak vs. Burası insan olmanın ilk basamağıdır. Aslında bu durum hayvanlarda bile var. Bakıyorsunuz kedi, köpek koklaşıyor oynaşıyor, onlar da eğleniyor bir bakıma. Annesinin kuyruğunu ısırıyor, hepsi bir anda oynamaya başlıyor. Ait olmak böyle bir durum. Aidiyet ve sevgi ihtiyacı geliyor. Eğer bir bilimsel olarak kendinizi sosyal çevrenizde yalnız hissettiyseniz, bu ihtiyacın ne kadar rahatsız edici olabileceğini bilirsiniz. İnsan, sadece biyolojik değil, aynı zamanda sosyal bir canlıdır. Dolayısıyla bir bireyin hayatta kalmayı ve güvende olmayı başardıktan sonraki en temel ihtiyacı, yakın arkadaşlıklar ve dostluklar kurmak, belirli gruplara ait olmak, onlarla ortak hedefler doğrultusunda çalışmak. İnsanlar tek başına yaşayamazlar, yaşamlarını sürdürebilmek için başkalarının varlığına gereksinim duyarlar. Başkalarıyla birlikte yaşama, başkaları tarafından kabul görme, arkadaşlık, sevme ve sevilme gibi sosyal ihtiyaçlar insanlar için önemlidir. Fizyolojik ve sosyal ihtiyaçlarının giderilmesi kişinin diğer ihtiyaçları için bir kaynak oluşturmaktadır. Eğer insanlar sosyal ihtiyaçlarını gideremezlerse, aidiyet duygusundan yoksun, yalnız ve terkedilmiş hissedeceklerdir. Aile kurma ve etrafındaki kişilerle duygu alışverişinde bulunma gibi davranışlar insanların sosyal ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır.
1. 4-ESER BIRAKMAK, Değer görme ve Saygınlık İhtiyacı, Statü, başarı, itibar, tanınma Kendinizi tanımak, özsaygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı göstermek ve saygı görmek, Kendini gerçekleştirmek. Kendinizi tanımadan, iç yolculuğunuzu yapmadan. Ben kimim, yeteneklerim vs. bilmeden kendinizi gerçekleştiremezsiniz. Özgüven ihtiyacı yer alıyor. Yani ayrıcalıklı ve başarılı olma hissi. Bu, biraz ego tarafımızla ilgilidir. Toplumdaki yerimizin ve değerimizin başkaları tarafından görüldüğü, fark edildiği ve önemsendiği hissi. En nihayetinde birçok insan, saygı görmek ister. Kimse insanlar kendisini kötüye kullansın, itip kaksın istemez. Bağımsızlık duygumuz, kendimize güvenmemiz ve özgürlük arayışımız da buradan gelir. Bu ihtiyaç çift yönlü bir ihtiyaçtır. Yani, birey hem kendisine güven ve saygı duymak isterken hem de başkaları tarafından güven ve saygı görmek ister. Başkaları tarafından değer görmek, kişinin de kendine güven duymasına ve başarılı olabileceğine yönelik bir inanç geliştirmesine neden olur. Başarı, statünün göstergesi olarak kabul edilmektedir ve başarmışlık hissi değer verilme ihtiyacını karşılamak için oldukça önemli kabul edilmektedir.
1. 5-KENDİNİ TAMAMLAMAK, Kendini Gerçekleştirme, Gelişim, bir işi başarıyla tamamlama, güzel bir ahlak sahibi olmak, doğal olmak, ön yargılı olmamak, hakikatleri görmek, her türlü sıkıntıya rağmen kendini kaybetmemek gibi düşünebiliriz. Peyami Safa’nın dediği gibi. Nokta kadar menfaate virgül kadar bile eğilmeme alanı. Menfaatlere satılmama alanı. Adam gibi adam olmak ideali (davası) uğruna başını verecek kadar dik ve yiğit olabilme alanı. Kendi kendini gerçekleştirme. Eşrefi mahlûkat olarak yaratılan bir insan yaratılmışların en üstünü olmalıdır. Bir insan, olabileceğinin en üstünü olmalıdır. Tüm temel ve psikolojik ihtiyaçlarımızı karşıladıktan sonra, bu seviyedeki ihtiyaçlarımızı gerçekleştirebiliriz. Resim yapmaya ilgimiz varsa ressam olabilir, bir şeyler yaratmakta iyiysek mühendis olabiliriz. Sadece kariyer olarak düşünmeyin, İyi bir ebeveyn olabiliriz, iyi bir eş olabiliriz. Kendimize yeni hedefler koyup, onların peşinden gidebiliriz. Olabileceğimizin en iyisi neyse, o olmaya çalışabiliriz. Bu ihtiyaç hiyerarşinin en üst basamağında yer almaktadır. Her bireyin kendine ait yetenekleri ve karakteristik özellikleri vardır. Birey bu kendine ait özelliklerini geliştirme ve kanıtlama ihtiyacı hissetmektedir. Fakat bu ihtiyacın karşılanabilmesi için, diğer basamaklardaki ihtiyaçların yeterince karşılanmış olması gerekmektedir. Aksi takdirde bireyin kendini gerçekleştirmesi çok mümkün değildir.
BİR ANEKDOT, Bir filozof, insanlara sürekli para pul bunlar önemsiz şeylerdir, asıl önemli olan insanlıktır. Kişilik ve şahsiyet çok daha önemlidir ve Paraya pula satılan adam, adam değildir gibi çevresindekilere söylermiş.
Bir gün bu filozofa bir tuzak kuruyorlar. Filozofun geçeceği yol üzerine belli noktalara altın bırakıyorlar. Adam yürürken bir bakıyor yolun ortasında altın. Şöyle bir bakıyor ve gülümsüyor, tekrar yoluna devam ediyor. Birkaç yerde aynı durum tekrar ediyor. Dönüşte soruyorlar, ya yolun ortasında hiç mi bir şey görmedin? Filozofun verdiği cevap çok düşündürücü. Yolda gördüklerimi almak için eğilmem gerekiyordu, ama ben eğilmedim. Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilmem gerekiyordu. Ama ben eğilmedim, çünkü hiçbir menfaat beni rabbimden başkasına eğdiremez.
Bir menfaati almanız için eğilmeniz gerekiyor. Ya birilerinin önünde eğileceksiniz ya da eğilip alacaksınız. İşte bu alan eğilmeme alanıdır. Bir insan sadece Allah’ın huzurunda eğilir. İşte başarı ve ihtiyaç alanlarını böyle birbirinden ayırıyoruz. Sıradan insanlar söz diliyle konuşurlar, olgun insanlar ise davranış diliyle konuşurlar. İnsanların birbirlerine karşı her şeyi sözle söylemesini beklemek doğru değildir. Kişi muhatabının tutum ve davranışlarından, onun ne demek istediğini anlayabilmelidir.